Üniversitede Japon Dili okuduğum yıllarda en sevmediğim ve güç bela geçtiğim derslerden birisi kaligrafiydi. O yıllarda pek fazla ilgim yoktu ve evde kendi başıma pratiğini yapmamın da pek imkanı yoktu. Ayrıcca Çince karakterleri yazmaya biraz bodoslama daldığımız için de ders biraz kara düzen şekilde ilerliyordu.

Mezun olduktan sonra ise işim gereği Japonca yerine Çince’ye yönelmem gerekti. Bu sebeple de bolca Çince film izlemeye ve Çince şarkı dinlemeye başladım. Bana ilginç gelen şeylerden birisi ise, Çinlilerin Japonlara göre kaligrafiye daha fazla önem vermesiydi. Haliyle zaman içerisinde hobi olarak kaligrafiye yönelmem kaçınılmaz oldu. Ama bu sefer en temelden, fırça nasıl tutulur onu araştırarak başladım.

Tarih boyunca Çinli kaligrafların fırça tutuş şekilleri evrim geçirmiş. İlk başlarda şu şekilde tutuyorlarmış:

Avuç içinin fırçayı tutana baktığı bu tutuş uzun yıllar boyunca standart tutuş olarak kabul görmüş. Oysa ki yazı yazan kişiyi ciddi anlamda yoran ve bileği kitleyen bir tutuş şekli. Yine de o zaman böyle olması ideal olarak görülmüş olmalı ki, yıllar boyunca herkes böyle tutmuş fırçayı. Daha sonra birileri en sonunda “Yahu hanımlar/beyler, ne yapıyoruz biz böyle?” demiş olacak ki “üç nokta tutuşu” denilen tutuş tercih edilir olmuş.

Bu tutuş tekniğinde fırça sadece üç parmakla kavranıyor ve diğer iki parmak da fırçanın altından fırçaya destek oluyor. Ayrıca fırçayı destekleyen iki parmak, kavisli hatlar çizilirken de fırçaya yön vermeyi sağlıyor. Ayrıca bilek de serbest bırakıldığından yazı yazmak kolay ve akıcı bir hale geliyor.

İşte, gördüğünüz gibi, aslında bir nesneyi nasıl tuttuğumuz o nesneyle yaptığımız hareketlerin sınırını ve niteliğini de belirliyor. Elimizin esnekliğine izin verdikçe hem işimizi daha rahat görüyoruz, hem de çok daha estetik sonuçlar elde ediyoruz. Keman yayını tutmak da aşağı yukarı fırça tutmaya benziyor bu sebeple.

Diyelim ki, kemanla ilgili hiçbir kaynağın veya hiçbir öğretmenin kalmadığı bir dünyada elimize bir şekilde keman geçti ve biz bunu bir şekilde kafa göz yara yara öğrenmek istiyoruz. Bu yolda atacağımız ilk adım, keman yayını tutmak olurdu.

Muhtemelen ilk yapacağımız keman yayını avcumuzla kavrayarak çalmak olurdu. Ama bunu yaptıktan sonra elde edeceğimiz sesler gerçekten berbat olurdu. Çünkü ne keman yayıyla tellere düzgün bir şekilde baskı uygulayabilirdik, ne de yayın açısını düzgün bir ses elde edecek şekilde ayarlayabilirdik.

O halde keman yayı tutarken amaçlarımız tele uygun bir şekilde basınç uygulayabilmek, yayı dengede tutmak ve sesin dinamiklerini kontrol edecek bir şekilde yayı tutmak olmalı. Elbette diğer bir faktör de yayın şekli. Örneğin barok keman yayı için çok başka faktörler giriyor işin içine. Bu sebeple ben sadece modern yaya odaklanmak istiyorum bu yazıda. Çünkü dünyadaki keman yaylarının büyük bir bölümü modern yay olarak üretiliyor. Barok yaylar ise çalışma alanı o müzik olan ve otantik performansa odaklanan kişiler kullanıyor. Bu sebeple Türkiye’de herhangi bir müzik dükkanına gittiğinizde barok yay bulabilmenizle bir piyango biletinize büyük ikramiye çıkması aşağı yukarı aynı olasılığa sahip.

Otakar Ševčík’in 1903 yılında basılan “Violin-Schule für Anfänger, Op.6” başlıklı keman metodunda, yay tutuş şekli şu şekilde resmedilmiş:

Çizimlerde de görüleceği gibi başparmak dik açıya yakın bir şekilde bükülüp topuzun hemen bitişiğinden yayı alttan destekliyor ve serçe parmak da üstten destekliyor. Yani aşağı yukarı şöyle bir görüntü oluşması lazım:

Yayı bu şekilde tuttuğumuz zaman, her bir parmağımızın ayrı ayrı görevleri oluyor. Başpamak, serçe parmak ile birlikte birbirlerine zıt kuvvetler uygulayarak yayı dengede tutuyor. Orta parmak yayın hareketine göre diğer parmakları yönlendiriyor. İşaret parmağı ise dinamik belirlemede etkili oluyor.

Yayın yapısından da tahmin edebileceğimiz üzere, kemanın topuk kısmı daha ağır ve tele daha çok basınç uyguladığından yayın yukarı yönlü hareketinde ses ister istemez daha gür çıkmaya başlayacaktır. Aşağı yönlü harekette ise uç daha az basınç uygulayacağından gürlük azalacaktır. Eğer buna dikkat etmezsek uzun süreli olarak çaldığımız bir sesin gürlüğü sürekli değişime uğrar. Daha kararlı bir ses için yayı tutan elimizin işaret ve serçe parmakları da yayı çekiş yönümüze göre esnemelidir.

Ben bir keman hocası değilim. Bu yazıyı da bir keman metodu olması amacıyla değil de sadece benim gibi tek başına keman çalışanlara ufak bir yol gösterme olsun diye yazdım. Elbette ki profesyonel bir kemancı veya konservatuvar eğitimi almamış bir kemancı olarak hatalarım olmuştur. Bu sebeple Türkiye’deki keman camiasından hatalarım için özür dilerim şimdiden.

(Visited 132 times, 1 visits today)
+ Diğer Yazıları